Ana içeriğe atla

Kadın

Sabahın erken saatleri.. Evin kapısı sertçe çarpıyor. Gecenin mavisinin gri renge dönüştüğü o tipik anlar.. Çöp arabaları geceden kalanlarla dolu bir halde uzaklaşıyor. Aynada genç bir kadının yüzü.. Biraz sessizlik. Eli makyaj çantasına uzanıyor. 

Yüzündeki yaşanmışlığı unutmak istercesine göz kalemini dikkatle kullanıyor. Saçlarını darmadağın olmuş hislerine inat tarayıp topluyor. Gardırobunda yaşamın tüm renkleri var. Seçiyor, özenle ütülüyor. Hepsinin etiketinde aynı yazı, ‘Namus’. 


Evden çıktığında dik ve kendinden emin bir şekilde işe doğru yürüyor. Bu kadını izleyen yüzlerce göz.. Bazı adamların ise ağzı çamurlu.. Ellerinde filelerle alışverişe giden teyzeler ona bakıp fısıldaşıyor. Aldırış etmemeli. 


Vapurda karşısında oturan bir başka kadının çocuğu ona yaklaşıp gülümsüyor. İçi bir anda ısınıp onu kucağına alıyor. Yüzündeki gülümseme tüm olanlara rağmen içten ve samimi.. 


Vapurdan indiğinde kendini daha iyi hissediyor. Kendisinin dünyaya bir çocuk getirebilecek güce sahip olduğunun farkında.. Önünde uzun bir hayat var. 


Şirketin kapısından girdiğinde ise onlarca göz yine üzerinde. Olsun, aldırış etmemeli. İş arkadaşı endişeli bir halde yanına yaklaşıp, ‘bunu sana nasıl yapar?’ diyor. Nedensiz yere utanıyor. Biraz sessizlik. Titreyen elleriyle gözündeki morluğu kapatmaya çalışıyor. Ona bakan insanların sayısı arttıkça çantasından güneş gözlüğünü çıkartıyor. Markası, ‘Şiddet’.


Lento Dergisinde Yayınlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mesafeler

  Mesafeler.. Aynı şarkıyı dinlesek bile bizi uzaklaştıran. Karşı kaldırımdan yürüyen iki yabancı rolü yapıp duruyoruz ve esen rüzgarın tek görevi buymuşçasına, sevgiye dair ne varsa savurup yüzümüze geri vuruyor.. Bu durumu tek kelime bile etmeden kabullenmişiz. Sen, ertesi gün hayatına geri dönmüşsün, ben de arada şairmişçesine defterleri karalamışım. Kağıtlar buruşturulmuş, mendillerimiz göz altlarımızı aşındırmış.   Mesafeler açılmış.. Yalnız kaldıkça güçlenmek başlarda hoşuma gitse bile aslında kalp atışlarımı yavaşlatmış, tebessümü çekmeceme kaldırmışım. Keyifsiz haller içindeyim. Kapı çaldığında heyecanım yok. Koltuğuma gömülmüş, hayatımı sıradanlaştırmışım. Hem aramızda bu kadar mesafe varken gelemezsin.  Mesafeler, maaleseflere dönüşmüş.. Kadıköy vapurunda devam eden izin günümde, vapur iskeleye yanaşırken sıkışan dalgalar birden köpürür ve vapuru geri itmeye çalışır. İşte o an bilirim ki, aynı semtteyiz. Seni çok özlesem bile maalesef bunu dile getiremem. Mesafe...

Kalbimdeki Mıknatıs

  Hayatımdaki tüm mesele mesafeydi. Kalbimdeki mıknatıs çevremdeki insanları ne tam olarak itiyor, ne de bana yapıştırıyordu. Olması gereken mesafe denilen bir şey vardı. Bu sanki içgüdüsel bir durumdu. Üstelik bu güçle doğduğuma emindim. Çocukken misafir adı altında sevmediğim kişilerin gelip saçımı okşanmasından nefret ederdim. Bazılarına göre güven meselesi, bazı kişilerce yabanilik, bir çoğuna göre ise insanın özel hayatı.. Anlayacağınız, mesafeli bir çocuktum.  Kim bilir, belki de dünya dönüp duruyor ve biz birbirimize çarpmadan bir şekilde yaşamaya devam ediyorduk. Elbette mesafenin geçerli olmadığı yerler de vardı. Aşk.. Kilitli kapılarımızın açıldığı, şarap kadehlerinin kenarından akan ve şehvetle bütünleşen karşı konulamaz.. İşte o büyülü anlarda araya kesinlikle mesafe girmemeli..  Özlemek denilen şeyin mesafeden kaynaklandığı da bir gerçek.. Gün içinde bir fincan kahve, beynimizden çıkartamadığımız bir müzik grubunun o tarifsiz gitar solosu, ya da makarnamıza d...

Sana Minnettarım

 Bir gün önce sıradan bir çocuktum. Hey, bana inan ve yüzümdeki kırışıklık seni yanıltmasın. Yaşam ve ölüm... Herkesin mutlaka söyleyecek bir sözü vardır. Bundan yaklaşık otuz yıl kadar öncesini biliyorum. O zaman ki müzikleri, filmleri senden önce izledim. En önemlisi de senden önce çocuktum. Ve inan bana dostum her sene doğum gününde sana biraz daha büyümüş numarası yapıp dururlar. Çünkü kendileri lanet olası dünyadan gitmek için bavullarını hazırlamaya başlamışlardır. Pazar gününü Pazartesi gününe bağlayan bir gecede tüm yalnızlığınla yarışa hazırsındır. Önünü açarlar. Büyümek istersin, saygı görmek, kurallarını kendinin koyacağı bir dünyada bir pire gibi yükseklere zıplamak.  Bir yıl önce kendimi kaybettim. Sana bunu içtenlikle söylüyorum. Yalnızlık rüzgarında ne kadar çalı çırpı varsa hepsine takıldım, tutunmaya çalıştım fakat savruldum. Çok ağladığım ise söylenemez. Hissettiklerimin önünde kalın damarlarım oluşmuş, derinlerde bir yerlerde, duymadığım kalbimin içinde bell...