Sabahın erken saatleri.. Evin kapısı sertçe çarpıyor. Gecenin mavisinin gri renge dönüştüğü o tipik anlar.. Çöp arabaları geceden kalanlarla dolu bir halde uzaklaşıyor. Aynada genç bir kadının yüzü.. Biraz sessizlik. Eli makyaj çantasına uzanıyor.
Yüzündeki yaşanmışlığı unutmak istercesine göz kalemini dikkatle kullanıyor. Saçlarını darmadağın olmuş hislerine inat tarayıp topluyor. Gardırobunda yaşamın tüm renkleri var. Seçiyor, özenle ütülüyor. Hepsinin etiketinde aynı yazı, ‘Namus’.
Evden çıktığında dik ve kendinden emin bir şekilde işe doğru yürüyor. Bu kadını izleyen yüzlerce göz.. Bazı adamların ise ağzı çamurlu.. Ellerinde filelerle alışverişe giden teyzeler ona bakıp fısıldaşıyor. Aldırış etmemeli.
Vapurda karşısında oturan bir başka kadının çocuğu ona yaklaşıp gülümsüyor. İçi bir anda ısınıp onu kucağına alıyor. Yüzündeki gülümseme tüm olanlara rağmen içten ve samimi..
Vapurdan indiğinde kendini daha iyi hissediyor. Kendisinin dünyaya bir çocuk getirebilecek güce sahip olduğunun farkında.. Önünde uzun bir hayat var.
Şirketin kapısından girdiğinde ise onlarca göz yine üzerinde. Olsun, aldırış etmemeli. İş arkadaşı endişeli bir halde yanına yaklaşıp, ‘bunu sana nasıl yapar?’ diyor. Nedensiz yere utanıyor. Biraz sessizlik. Titreyen elleriyle gözündeki morluğu kapatmaya çalışıyor. Ona bakan insanların sayısı arttıkça çantasından güneş gözlüğünü çıkartıyor. Markası, ‘Şiddet’.
Lento Dergisinde Yayınlanmıştır.
Yorumlar