Ana içeriğe atla

Pislik Üzerine Detaylar

 Pisliği size anlatabilmem için bana öncelikle bir şehir gerekli. Öyle bir şehir ki, taş yığınının ötesinde paçalarından pislik akan insanların yaşadığı önemsiz sınırlarla çevrili olsun. Çocuklarına parkta üstünü kirlettiği için kızan çamur suratlı ana/baba müsveddeleri eksik olmasın. Sabah olunca kağıt parçaları kazanmak için metro adında solucanlarla bok tünellerinde ilerleyelim. Etraf o kadar çöple dolsun ki, bu pisliği temizlemek için onlarca kamyon sürekli hareket halinde olsun. Uymayacağımız kurallar koyulsun, tabelalar kırılsın, bastığımız yerler tükürükle ıslansın. 


Ahhh.. bu pislik içerisinde yine de kalbimiz sevgi istesin, güzel hayaller için yeşil doğa resmedelim. Aykırı olan gençler savunuyorum dediği şeyin daha ne bok olduğu hakkında bir fikri bile olmasın. Üremeyi erkeklik böbürlenmesine çevirip, koltuk altları kokan kas kafalı beyinsizlerin sayısı günde elli kişi artsın. Üstüne yemek döktü diye kızdığımız çocuğumuza inat etrafı kana bulamak hakkımız olsun. Şehir mi pis, yoksa insan denilen yaratık mı.. Saf olan ne varsa karışımlarımızla kirletiyoruz. Bakmayacağı çocuk için tüp dolu odalarda şans deneyenlerin bekleyişi.. Sokak hayvanlarını kendinden pis gören asalakların şehri. Kısacası her birimizin orasına burasına pislik bulaşmış. Detaylı temizlik vaat eden firmalara ise kesinlikle inanmayın! 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mesafeler

  Mesafeler.. Aynı şarkıyı dinlesek bile bizi uzaklaştıran. Karşı kaldırımdan yürüyen iki yabancı rolü yapıp duruyoruz ve esen rüzgarın tek görevi buymuşçasına, sevgiye dair ne varsa savurup yüzümüze geri vuruyor.. Bu durumu tek kelime bile etmeden kabullenmişiz. Sen, ertesi gün hayatına geri dönmüşsün, ben de arada şairmişçesine defterleri karalamışım. Kağıtlar buruşturulmuş, mendillerimiz göz altlarımızı aşındırmış.   Mesafeler açılmış.. Yalnız kaldıkça güçlenmek başlarda hoşuma gitse bile aslında kalp atışlarımı yavaşlatmış, tebessümü çekmeceme kaldırmışım. Keyifsiz haller içindeyim. Kapı çaldığında heyecanım yok. Koltuğuma gömülmüş, hayatımı sıradanlaştırmışım. Hem aramızda bu kadar mesafe varken gelemezsin.  Mesafeler, maaleseflere dönüşmüş.. Kadıköy vapurunda devam eden izin günümde, vapur iskeleye yanaşırken sıkışan dalgalar birden köpürür ve vapuru geri itmeye çalışır. İşte o an bilirim ki, aynı semtteyiz. Seni çok özlesem bile maalesef bunu dile getiremem. Mesafe...

Kalbimdeki Mıknatıs

  Hayatımdaki tüm mesele mesafeydi. Kalbimdeki mıknatıs çevremdeki insanları ne tam olarak itiyor, ne de bana yapıştırıyordu. Olması gereken mesafe denilen bir şey vardı. Bu sanki içgüdüsel bir durumdu. Üstelik bu güçle doğduğuma emindim. Çocukken misafir adı altında sevmediğim kişilerin gelip saçımı okşanmasından nefret ederdim. Bazılarına göre güven meselesi, bazı kişilerce yabanilik, bir çoğuna göre ise insanın özel hayatı.. Anlayacağınız, mesafeli bir çocuktum.  Kim bilir, belki de dünya dönüp duruyor ve biz birbirimize çarpmadan bir şekilde yaşamaya devam ediyorduk. Elbette mesafenin geçerli olmadığı yerler de vardı. Aşk.. Kilitli kapılarımızın açıldığı, şarap kadehlerinin kenarından akan ve şehvetle bütünleşen karşı konulamaz.. İşte o büyülü anlarda araya kesinlikle mesafe girmemeli..  Özlemek denilen şeyin mesafeden kaynaklandığı da bir gerçek.. Gün içinde bir fincan kahve, beynimizden çıkartamadığımız bir müzik grubunun o tarifsiz gitar solosu, ya da makarnamıza d...

Sana Minnettarım

 Bir gün önce sıradan bir çocuktum. Hey, bana inan ve yüzümdeki kırışıklık seni yanıltmasın. Yaşam ve ölüm... Herkesin mutlaka söyleyecek bir sözü vardır. Bundan yaklaşık otuz yıl kadar öncesini biliyorum. O zaman ki müzikleri, filmleri senden önce izledim. En önemlisi de senden önce çocuktum. Ve inan bana dostum her sene doğum gününde sana biraz daha büyümüş numarası yapıp dururlar. Çünkü kendileri lanet olası dünyadan gitmek için bavullarını hazırlamaya başlamışlardır. Pazar gününü Pazartesi gününe bağlayan bir gecede tüm yalnızlığınla yarışa hazırsındır. Önünü açarlar. Büyümek istersin, saygı görmek, kurallarını kendinin koyacağı bir dünyada bir pire gibi yükseklere zıplamak.  Bir yıl önce kendimi kaybettim. Sana bunu içtenlikle söylüyorum. Yalnızlık rüzgarında ne kadar çalı çırpı varsa hepsine takıldım, tutunmaya çalıştım fakat savruldum. Çok ağladığım ise söylenemez. Hissettiklerimin önünde kalın damarlarım oluşmuş, derinlerde bir yerlerde, duymadığım kalbimin içinde bell...